Ben Bu Maçı Alacağım Diyebilmek!
Yine döndük dolaştık ve gençlerin kariyer planının ilk mihenk
taşı olan bir sınavın daha nefesini ensemizde hissetmeye başladık. 15 Mart
Pazar günü ülke genelinde 2 buçuk saat hayat duracak ve gençler amansız bir
yarış için ter dökecekler. Kimi aday için sıradan kolay bir sınavmış olarak
algılanacak, kimi aday için ise oldukça can sıkıcı bir sınav olarak yaşam
deneyimleri içindeki yerini alacak.
YGS’yi önemli ve
anlamlı kılan süreç içinde adayların karşısına çıkan ilk ve sınava başvuran her
adayın kaçınılmaz olarak gireceği tek sınav oluşu.
4 Yıl boyunca lisede edinilen kazanımları sorgulatmak için
ilk kez sahaya çıkıyor olmak, hafif bir kaygı ve heyecanı da içinde
barındırıyor. YGS’de deneyim kazanmış adayların haziran ayında 5 ayrı oturumda
yapılan LYS’lerde çok daha az heyecanlandıklarını, içlerindeki bir atımlık
heyecanı mart ayında yapılan sınavla tükettiklerini gözlemliyoruz. Fena mı
oluyor? Elbette hayır!
Bilişsel süreçler bizi mekanik davranışlardan çok daha karmaşık
ve farklı duygulara sevk edebiliyor. Bu açıdan merkezi sınavları mekanize etmek
kolay değil. Direksiyon başında ustalaşmış bir şoförü ileri sürüş teknikleri
alanındaki bir uzman ile trafikte teste tabi tutsanız, üst düzey bir
performansla testi sonuçlandırabiliyorsunuz. Yapılan işin hudutları belli,
hangi davranışı yaptığında aracın ne tür bir tepki vereceğini bildiği için
heyecan ve panik yapma riski çok düşük. Ancak benzer bir testi bilişsel
süreçlerin uygulama sahası olan merkezi sınavlarda yaptığınızda her defasında
farklı sonuçlarla karşılaşabilmeniz mümkün. Sonuç, bireyden bireye fark ettiği
gibi aynı bireyde de çeşitli zamanlarda farklı sonuçlarla
karşılaşabiliyorsunuz.
15 Mart’ı, 16 Mart’a
bağlayan gece rahat bir uyku çekebilmenin en kestirme yolu sınava yüklediğiniz
anlamı yeniden gözden geçirmek.
İnsan yaşamının şekillenmesinde yani hayat akışının hangi yol
ve güzergah üzerinden ilerlemesinde elbette üniversite sınavlarının
yadsınamayacak özel bir yeri var. Ancak bunu bir hayat memat meselesi olarak
değerlendirmenin de yaşam gerçekliği adına size katacağı hiçbir kazanım yok.
İyi uyku için ikinci
yol girdiğiniz sınavı ve rakiplerinizi tanımaktan geçiyor.
Üniversite sınavları ve benzeri sınavlar insan denen komplike
varlığın ne zekasını, ne algısını, ne yeteneklerini, ne kişiliğini, ne de yaşam
becerilerini ölçüyor. Bu sınavlar eğitim süreciniz içinde edinmiş olduğunuz bir
takım bilgilerden yola çıkarak sizin bir skala üzerindeki yerinizi tayin ediyor
sadece. 2 milyonu aşkın öğrenciyi en küçüğü 100, en büyüğü 500 olan yani 400 birimlik
bir skala içine sığdırmaya çalışıyor ÖSYM. 40 cm’lik bir cetveli önünüze
koyduğunuzda büyük kalabalığın 0 ile 10 cm aralığına sıkıştığı, 10 ile 20
aralığında nispeten yoğunluğun yaşandığı ama 20’den 40 cm’lik yere kadar gittikçe
azalan bir dağılım gerçekleşiyor aslında. Öyle ki 30 ile 40 arasında cetvelin
çizgi çektiğiniz sırtına çok yakın ve paralel seyreden bir dağılım çizgisi
görüyorsunuz.
Türkiye genelinde oluşan başarı dağılımına baktığımızda adına
çan eğrisi dediğimiz ancak çana hiç benzemeyen çizgisel, garip bir şekil
oluşuyor. “Hocam buradan nereye varacaksınız?” dediğinizi duyar gibiyim. Zor
olmayan bir sınav, ve başarı düzeyi düşük bir kitle ile yarışıyorsunuz. Tüm bu
alengirli metaforun özeti bu.
Sağlam bir uykunun
olmazsa olmazlarından biri yeterliliğinize inanmak, kendinize güvenmek!
Sınav deneyimini sıklıkla yaşamış, kavram ve ilkeleri genel
hatlarıyla kavrayabilmiş, test tekniği konusunda kendini bir miktar geliştirmiş
bir aday için YGS’nin bir vurumluk canı var aslında. 3-5 hamleyle alaşağı
edebilmeniz mümkün. Yeter ki “ben bu maçı alacağım” inancıyla salona girin. Söz!
Önünüzdeki maçlara da bakacaksınız, çünkü bu tek maçlık bir eliminasyon değil,
bir turnuva. Barajı geçip gruplara kaldığınızda daha dişinize uygun rakiplerle
mücadeleye devam edeceksiniz. LYS’deki test ve dersler ilgi ve yeteneklerinize
daha uygun bir müfredattan oluşuyor olacak.
Madem yeşil sahaya
inmiş bir yazı kaleme alıyoruz o halde saha içi taktik ve teknikleri de içinde
barındıran twitter adresimde de paylaştığım birkaç öneri ile ısınma hareketlerini
tamamlayalım.
ü Şu ana kadar her adayın sınav
stratejisi açısından kendine özgü bir tarz geliştirmiş olması gerekir. "Bu
tarz benim" diyebilin.
ü Tarzını olsun cümlesini giyim kuşam
olarak algılamayın. Sınava başlama, dinlenme, zamanlama, kodlama, okuma hızı ve
anlama düzeyi, testler arası geçişler vs...
ü Paragrafın ikinci cümlesini okurken,
birinci cümlede ne olduğunun aklınızdan uçup gitmesi konsantrasyon probleminin
işaretidir. Ya test değiştirme, ya da kısa süreli dinlenme vaktidir. Unutmayın!
ü YGS birincileri de sınavın ilk
dakikalarında okuduklarını anlamakta genelde zorlanırlar. Güncel bir tanımlama
ile "işin fıtratı" budur.
ü Ancak iki şıkka indirgenebilmiş bir
soruyu en iyi cevaplandırma yöntemi birini tercih etmektir. Bu tür soruları
asla boş bırakmayın. Kötü bir atıcı olamazsınız!
ü Cevabı hakkında hiç bir fikrinizin
olmadığı soruyu cevaplandırabilmenin en pragmatik yolu bir sonraki soruya
geçmektir. Bekledikçe zihninizde şimşekler çakmayacağını bilin!
ü Elediğinizde cevap olabilecek şık
sayısı 3 ve daha fazla olan sorularla en iyi mücadele sınavın sonlarında
yapılır. İnatlaşarak zamanı sular seller gibi harcamayın!
ü "Bu kadar kolay olamaz, mutlaka
başka bir bit yeniği vardır" türü sorular YGS'nin doğasında vardır.
Paranoyaya lüzum yok! O bulduğunuz cevap doğrudur.
ü Türkçeden sıkılınca, matematiğe,
ondan sıkılınca Tarihe, ondan sıkılınca da bir başka derse geçmek güzeldir.
Hemen sıkılmayın ama!
ü Sınava iyi konsantre olabilen öğrenci
flash tv stüdyolarında dahi sınava girebilir. O derece...
ü 2 buçuk saat aynı postürde oturmak
zorunda değilsiniz, arada bir pozisyon değiştirin. Salon görevlileri birşey
demez çekinmeyin!
ü Zihnim açılsın diye sınavdan önceki
gün ve sınav öncesinde abuk subuk şeyler yemeyi ve içmeyi denemeyin. Rutininizi
bozmayın.
ü Kuru üzüme umut bağlamayın. Bir günde
davranış ve beden fizyolojinizi değiştiremezsiniz!
ü Bilimsel bir açıklaması olmamakla
birlikte sınav öncesi kendinizi iyi hissetmenizi sağlatacak yerleri ziyaretin
bir mahsuru yoktur. Türbe ziayertleri olabileceği gibi yaşlı bir büyüğünüzün
hayır duasını almak da olabilir.
Anne babalar rahat durmazlar. Özünde sizin başarınızı çok isterler ama
bunu bazen bilinçsizce size hissettirmeye kalktıklarında işler çığırından
çıkabilir.
ü Komşu ve akraba çocuklarıyla sizi
kıyaslayan anne-babaları bize havale edin. Bir çift söz söyleyelim...
ü Komşunun Boğaziçi'li çocuğunu örnek
gösteren ebeveyne kalıtım ve genetik biliminden bahsedin.
ü Sizi kendi başarısı ile kıyaslayan
velinize bir soru kitapçığı verin ve beraber deneme sınavına girmeyi önerin!
En önemlisi de şu olsa gerek;
ü Şampiyon halterciler en ağır halter
barını turnuvanın finalinde kaldırırlar. Unutmayın!
Yorumlar
Yorum Gönder
Mesajınız site moderasyonu tarafından onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.