Sistemde Küçük ama Güzel Şeyler de Oluyor!

Yıllardır tercih dönemlerinde bir konuya dikkat çekerim ama şimdiye kadar YÖK bu konuda somut bir adım atmadı. Hani eskiden sakalımız yoktu dinlenmiyorduk, sakal da bıraktık ama top sakal olduğu için zaar yine şimdiye kadar dinleyen olmadı. Nihayet bu günlerde bir adım atıldığını gördüm ve mutlu oldum. Top sakal da olsa işe yarıyor demek ki...

"Konu ne hocam? Ne dediniz de neyi dinlemediler?" diye soranları daha fazla merakta bırakmayayım.

Konu şu; üniversitelerin program ya da anlayacağınız şekliyle "bölüm" isimleri.

Birbiri ile aynı ama ismi farklı o kadar bölüm var ki? Bunları izah etmekte, öğrenci zihninde bunları eşleştirmekte çok zorlandık ve zorlanmaya da devam ediyoruz.

Örnek mi?

Mesela Turizm ile ilgili dalların isimlerine bir bakın. Turizm ve Otel İşletmeciliği bunlardan biri. Bir diğeri de Otelcilik ve Turizm İşletmeciliği, bir başkası Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik. Her türlü varyasyonu kullanmışlar vicdansızlar bölüme isim verirken. Hani işinden sıkılmış, akşam olsa da eve gitsek diyen nüfus memuru kusurları vardır ya! Garip isim ve soyisimler geçer nüfus cüzdanına ve bir daha da mahkemesiz değiştiremezsin. Onun gibi... Böyle gelmiş ve yıllardır da böyle gidiyor.

Aynı durum Uluslar arası diye başlayan pek çok program adında da var. Bildiğin isim enflasyonu. Uluslar arası İşletmecilik, Uluslar arası Ticaret ve İşletmecilik, Uluslar arası Finans, Uluslar arası Finansman... liste uzayıp gidiyor. Sonuna bir "man" eki geldiği anda olay başkalaşıyor sanırsın. Böyle yani...

Peki sorun sadece bu mu? Hocam bu mu yani?

Olur mu? Sadece bu değil elbette. Bir diğer mevzumuz da isim kıtlığı yaşanıyor gibi aynı isimleri hem iki yıllık hem de 4 yıllık programda kullanmak. Gerçi hoş, öğrenci için güzel oluyor. İki yıllıkta okuyorsun ama okuduğun bölümün aynı adla 4 yıllığı da var, kendini 4 yıllık okuyor gibi hissediyorsun.

Olmuyor ama. Bu da fazlaca kafa karıştırıyor. Maliye okuyorsun ama aynı adla hem 2 yıllığı var hem 4 yıllığı mesela. İlahiyat mesela bir başka örnek. Çocuk Gelişimi, Halkla İlişkiler, Lojistik, Reklamcılık, Pazarlama... say say bitmez. Bir türlü de düzelmiyor.

Peki hocam buna da kabul. Başka ne kaldı böyle kıytırık konulardan? Var mı daha başka mevzu?

Var tabi ki!

Bizde mevzu biter mi?

Mesela bir diğer önemli mevzu da aynı tür ve aynı isimli bir programın hem fakültede, hem de yüksekokul bünyesinde veriliyor olması. Teknik olarak böyle olması gerekiyor zira birine meslek liseliler girerken ek puan veriliyor diğerine verilmiyor. Ancak en büyük kafa karışıklığını da burada yaşıyoruz. Örneğin Fizyoterapi ve Rehabilitasyon. Bazı üniversiteler MF-3 puanıyla alırken bazı üniversiteler YGS-2 ile alıyor. MF-3 İle alanlar fakülteler, YGS-2 ile alanlar yüksekokullar. Bu sefer aday doğal olarak hemen şu soruyu soruyor; Hocam ne farkı var? Yok! Öyle kayda değer bir içerik ve mezun olduğunda elde edilen hak farklılığı yok. Görülen dersler, verilen eğitim, mezuniyet sonrası çalışma sahası hemen hemen aynı.

O halde ne farkı var?

Şu cevabı veriyoruz; "Biri dekan tarafından yönetilen bir okul bünyesinde, diğeri ise müdür tarafından yönetiliyor!" Dekan deyince daha havalı geliyor ve öğrenci daha çabuk tav oluyor...

Bir fark da şu; Biri ek puandan dolayı daha fazla meslek liseli adayların bulunduğu bir okul, diğerine daha çok Anadolu liseli aday öğrenci geliyor. Bildiğimiz farklar bunlar...

Bu mukaddimeden sonra sadede gelelim ve YÖK neyi değişti de bizim top sakalın etkisi sahaya yansıdı onu izah edelim.

Bildiğiniz gibi yıllardır Engelli Öğretmenliklerine öğrenci alınır. Genel olarak da en kalabalık öğrenci grubu Zihin Engelliler Öğretmenliklerine gider. Zira en fazla kontenjan oradadır. İlave olarak Görme Engelliler Öğretmenliği, İşitme Engelliler Öğretmenliği ve Üstün Zekalılar Öğretmenliği de az sayıda da olsa öğrenci alıyorlar. İşte bu öğretmenlik dallarını bu yıl sanırım tek çatı altında toplayacaklar ve adına da Özel Eğitim Öğretmenliği diyecekler.

İsabetli ve yerinde bir karar. Makul yani.

Engelliler Öğretmenliği ibaresi geçtiği anda aday zihninde olmaması gereken ama yaşanan olumsuz bir algısı vardı. En azından isimden kaynaklı algıyı olumluya dönüştürmüş oldu bu değişiklik.

Tıp ve teknoloji ilerledikçe, yaşam daha karmaşık hale geldikçe, kent insan psikolojisinin genetiği ile oynadıkça toplumda özel eğitime muhtaç çok sayıda birey ortaya çıkıyor ve bunun da kapsama alanını sadece bu 3 engel grubu ile sınırlamak doğru değil. Bu açıdan da bölümün adının değişmesi olumlu bir gelişme.

YÖK'ü bu kararından dolayı tebrik ediyorum. Yekta Saraç hoca geldiğinden beri yükseköğretim sisteminde gerçekten çok kayda değer ve güzel değişiklikler yapılıyor. Belki kamuoyu bunun çok da farkında değil ama işin tekniği ve yöntemi ile ilgililer bunu fark edebiliyor.

Yeterli mi? Elbette değil. Ama en azından güzel hamleler yapıldığının da hakkını teslim etmek lazım.

Bu isim değişikliği puanlara nasıl yansır diye hemen zihninde soru hazırlayan öğrencigillere de kısa bir bilgi vereyim. Puanı bilmem ama sırayı öyle sarsacak bir hamle değil bu. Geçen yıl 28 binden başlamış 860 binlik sıraya kadar öğrenci almış. Bu sene de hemen hemen benzer bir seyirde ilerler diye düşünüyorum. Hatta geçen yıl kontenjanı dolmayan bir kaç engelli öğretmenliği de olmuş Vakıf Üniversitelerinde. Bu da şu anlama geliyor; YGS-4'de barajı geçtiysen bir Özel Eğitim Öğretmenliğine yerleşme adayısın. Böyle yani...

Yazımızın konusu belki ufak bir ayrıntıymış gibi gelebilir ama işin sırrının ayrıntılarda gizli olduğunu da unutmamak lazım. En azından meslektaşlarımızın bilgilendirme ve yönlendirme yaparken bu hususu göz önünde bulundurması...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Üniversite Taban Puanları Belli Oldu, Taban Sıraları da Yaklaşık Hesapladık...

Üniversite tercihleri başladı, tüm adaylara bol şanslar...

An itibariyle YKS tercih dönemine yine merhaba dedik...